Başörtüsü (Ing-Veil), genelde geleneksel Müslüman kadının giysisi olarak bilinir, fakat İslam dininin ilk yüz yılında, Müslüman kadınlarının çoğu başını örtmüyordu. Örtünmek, İslam’dan önceki eski imparatorlukların yaşadığı toprakların geleneğiydi. Tarihi araştırmaların sonucuyla edinen bilgilerle kadının örtünmesi, M.Ö. 5000’de, Eski Asur İmparatorluğu’nun geleneklerinden biri olduğunu gösteriyor. Yaklaşık 4 bin yıl önce, Babil İmparator Hammurabi’nin Kanunlarında, kadının sosyal statüsü … Continue reading
Category Archives: Tarih
Ortaçağda Cadı Avı ve Cautico Criminalis
Çoktanrılı dönemin bilge kişisi kabul edilen büyücüler, ortaçağda kilisenin yorumuyla “şeytanın uşağı” cadılara dönüştüler. Önce, bütün aksiliklerin sorumlusu olarak yaratıldılar(!) sonra da engizisyon mahkemelerinde öldürüldüler ( Cadı Kültü ve Ortaçağda Cadı Avı yazısından.) Friedrich Von Spee, Alman kenti Würzburg’da cadılıkla suçlanan kişilerin itiraflarını işitme şansızlığını yaşamış bir Cizvit papazıydı. Von Spee 1631′de Kilise/Devlet’in masumlara karşı yürüttüğü … Continue reading
Dünya’nın Sınırlarının Gökbilimsel Tarihi
Aristoteles öğrencilerini lisenin iki yanı ağaçlı yollarından, bilgeler yolundan uzaklara götürürdü. İskenderiyeli bilim adamları daha da uzaklara gitmişlerdi. Bilge kişilerin yolu kendilerini dağların tepelerine götürmüştü. Bu yol, yeryuvarlağını bir kuşak gibi sarmış sonra da aya, güneşe ve yıldızlara uzatmıştı. Bir zamanlar insanlar, dağları göklere değer sanırlardı. Olimp Dağı’nın bulutlu tepelerinde tanrıların oturduğu, Prometeus’un Kafkas Dağları’nda … Continue reading
Muhammed, İslam ve Dönemin Tarihi
Çöl ve Güney Arabistan Bedevilerinin, şehir bezirgânlarının, kıyılarına Hıristiyan ve Yahudilerinin sık sık uğradığı, kervanların birleştiği, subaşı ve panayır yeri olan Mekke’nin önemi durmadan artıyordu. İran ve Bizans Suriye için aralarında yaptıkları mücadelede bitip tükendiklerinden ve İran Uzak-Doğu’ya giden deniz yolunu yeğ ve üstün tuttuğundan beri, Palmyre gibi zengin ve geçimi yerinde olan, rahat siteler … Continue reading
Bilimin İlk Sözü
Çoğu zaman bilimin «son sözü» şöyledir, böyledir deriz. Ya bilim ilk sözünü ne zaman söylemişti? Eğer bildiğimiz ilk bilim eserinin doğduğu zamanı, bilimin ilk sözü olarak kabul edersek, bu söz Milât’tan 547 yıl önce, Yunan şehri Milas’ta söylenmiştir. «Doğu Hakkında» başlıklı bu eseri Milaslı Anaksimandros yazmıştır. O halde 1953 yılında bilim, iki bin beş yüz … Continue reading
Cadı Kültü ve Ortaçağda Cadı Avı
Cadılık ateizmdir; ateizm ise en büyük suç ve günahtır. Cadı şeytani araçlar yardımıyla bir şeyi denetlemeye ve yürütmeye “bilinçli” olarak çalışan kimsedir. Bilinçli olması hukuksal olarak cadılığa yargı yolunu açar. (Jean Bodin) Savaşları, veba salgınları, açlığı, sefaleti, vahşiliği ile ortaçağ; çileli, sert, acımasız bir çağdır. Kilisenin yaymak istediği bilgileri adeta unutarak yeni bir düzen kurmak … Continue reading
Yüce Pan Öldü!
Yukarı bakın, şairler, güneşe! Pan, Pan öldü. İnsanları oyunları ve çalgısıyla ayartan Arkadia’lı büyü ve şehvet tanrısı, libidonun ve taşkın erkek cinselliğinin sembolü, disiplinsiz yaratımın vücuda gelmiş hali ve Eski Yunanlı çobanların taptığı ve büyüyü onun aracılığı ile öğrendiği büyük tanrı Pan. Rivayete göre Beytüllahim’in çobanları İsa’nın doğumunu haber aldıklarında bütün yunan adalarını dolaşan bir inilti … Continue reading
Nasıl Başladı: Mülkiyet ve Bilim
Başlangıçta her kişi, yalnız kendi topluluğu ve kendi köyü için çalışırdı. Zamanla, silahçı yada çömlekçi, mallarını tahılla, kumaşın yada başka zanaatçıların mallarıyla değiştirmeye başladı. Maden ocaklarında kızdırılıp üstüne su dökülerek parçalanan taş gibi, eski soy düzeni de yavaş yavaş çatlayıp dağılmaya başlamıştı. Önceleri soyun bütün üyeleri eşitti. Yavaş yavaş bir uçurumun, zenginleri yoksullardan, ikinci bir … Continue reading
Paracelsus: Cinler, Periler ve Bilim
Theophrastus Aureolus Bombastus von Hohenheim ya da kendine verdiği isimle Paracelsus tıp alanında Kopernik’in yaptığına benzer bir devrime yol açmıştır. 16 ve 17. yy’da batı tıbbı kuramsal olarak ciddi şekilde gelişmesine rağmen hastalıklar karşısında da bir o kadar çaresizdi. Böyle bir ortamda Paracelsus akademik çevrelerce ağır şekilde eleştirileceğini bilmesine rağmen son derece radikal fikirleriyle yeni … Continue reading